Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, sağlıklı beslenmedeki öneminin yanı sıra 400’ün üzerinde endüstriyel ürünün üretiminde de kullanılan ender tarla bitkilerinden soya fasulyesinde ekim döneminin başladığını belirterek, “Ancak bu önemdeki soya, fiyat, elde edilen gelir ve pazarlamada mısır, pamuk, buğday, yerfıstığı gibi ürünlerle rekabet edemiyor, ekim alanları bir türlü artırılamıyor” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, birinci ürün soya ekiminin Karadeniz Bölgesi’nde Mayıs ayı ortalarından itibaren başladığını, Haziran ayının 15’ine kadar devam edeceğini; Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise soyanın genel olarak ikinci ürün olarak ekildiğini ve buğday hasadından sonra ekimin yapıldığını bildirdi.
Soya fasulyesinin olağanüstü özellikleriyle sağlıklı beslenmedeki öneminin yanı sıra tutkal, mürekkep, sabun, benzin, böcek ilacı, alkol, plastik ve lastik gibi 400’ün üzerinde endüstriyel ürünün üretiminde kullanılan ender tarla bitkilerinden biri olduğu bilgisini veren Bayraktar, şöyle devam etti:
-Üretimi yağlı tohumlarda dünyada ilk sırada-
“Türkiye’de gıda sektöründe son yıllarda yaygınlaşmaya başlayan tüketiminin dışında soya, ağırlıklı olarak yem sektöründe; yağı alındıktan sonra geriye kalan küspe bol miktarda protein içerdiğinden, iyi bir hayvan yemi olarak özellikle kanatlı yem rasyonlarında yüksek oranda kullanılmaktadır.
FAO verilerine göre dünyada soya dahil 15 çeşit yağlı tohumlu bitki üretimi yapılmaktadır. Yağlı tohumlu bitkileri dünyadaki üretim miktarları açısından değerlendirdiğimizde ilk sırada soya fasulyesinin yer aldığı, bu ürünü çiğit, kanola, yer fıstığı, ayçiçeği, susam ve aspirin izlediği görülmektedir.”
Dünyada soya üretiminin birkaç ülkenin tekelinde olduğunu, 2014 yılında dünya soya üretiminin yüzde 86’sının ABD, Brezilya, Arjantin ve Çin tarafından gerçekleştirildiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
-En fazla üretim Adana’da-
“Ülkemizde yağlı tohumlu ürün üretiminde ilk sırada çiğit yer alırken, bu ürünü ayçiçeği, soya, yer fıstığı, susam, kanola ve diğerleri izlemektedir. 2014 yılında toplam 15 ilimizde üretimi yapılan soya, en fazla Adana ilinde yetiştirilmektedir. Toplam soya üretiminin yüzde 61’i Adana ilinde gerçekleştirilmiştir. Adana ilinden sonra en fazla üretim Mersin, Samsun, Osmaniye, Mardin illerinde yapılmaktadır. Bu 5 il, 2014 yılı toplam üretimin yüzde 97,5’ini karşılamıştır.
Ülkemizde soya üretimi ihtiyaca yetmemekte, her yıl ithalat yapılmaktadır. Soya üretiminin artırılması için uzun yıllar çalışmalar yapılsa da üretim artışı sağlanamamıştır. Soya üretimi son 30 yılda en fazla 2013 yılında 180 bin ton olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılında ise soya üretimi 2013 yılına göre yüzde 16,7 oranında azalarak 150 bin tona gerilemiştir.
Soyanın Çukurova ve Ege Bölgesinde münavebeyle ikinci ürün olarak ekimi, İç Anadolu, Karadeniz Bölgesi ve Marmara bölgelerimizde ise ana ürün olarak ekimi oldukça uygundur. Ancak, soya, fiyat, elde edilen gelir ve pazarlama konularında mısır, pamuk, buğday, yerfıstığı gibi ürünlerle rekabet edememekte, bu nedenle ekim alanları artırılamamaktadır. Özellikle soya fasulyesinde gümrük vergisi uygulanmaması nedeniyle alıcılar ithal ürünü tercih etmekte, üretici ise kolay pazarlayacağı ve daha fazla gelir elde edeceği pamuk, mısır, buğday, yerfıstığı gibi diğer ürünlere yönelmektedir.”
-Yağlı tohumlar ithalatının ilk sırasında-
Ülkemizdeki üretimi yeterli olmadığı için sanayicinin ihtiyacının hemen tamamına yakınını ithal üründen karşıladığını anlatan Bayraktar, “Ayrıca gümrük vergi oranlarının düşük olması ithalatı cazip hale getirmektedir. 2014 yılı gümrük vergi oranları soya fasulyesinde yüzde 0, soya yağında yüzde 31,2, soya küspesinde yüzde 5 olarak tespit edilmiştir. 2015 yılı vergi oranları da bu şekilde belirlenmiştir. Soya fasulyesinde her yıl yapılan ithalat nedeniyle, dünya fiyatlarının düşük gerçekleştiği yıllarda üreticiler ürünü pazarlayacak yer bulmakta zorlanmaktadır. Bu durum da üretici daha kolay pazarlayacağı ürünleri tercih etmelerine neden olmaktadır” dedi.
Yağlı tohumlar içinde ülkemizde en fazla soya ithalatı yapıldığına dikkati çeken Bayraktar, şöyle devam etti:
“2014 yılında toplam yağlı tohum, yağ ve küspe ithalatına ödenen miktar 4,3 milyar doları buldu. Gerçekleştirilen toplam tutarın yüzde 34’ünü soya ve ürünleri oluşturdu.
2013 yılında 1,07 milyon ton olarak gerçekleşen soya fasulyesi ithalatı, 2014 yılında yüzde 87 artarak 2 milyon tona ulaşmıştır. Son bir yılda soya yağı ithalatı yüzde 12, soya küspesi ithalatı ise yüzde 43 oranında azaldı. Ülkemizde soya fiyatları dünya fiyatlarına göre şekillenmektedir. Son 3 yıldır dünya soya fiyatlarının gerilemesi ülkemizde de fiyatların düşmesine neden oldu. Çukobirlik soya alım fiyatlarına bakıldığında 2012 yılında kilogramı 117,5 kuruş olan fiyat, 2013 yılında 110 kuruşa, 2014 yılında 107,5 kuruşa gerilemiştir. Piyasa fiyatları Çukobirlik fiyatları ile eşdeğer olmaktadır. Soya primleri de son beş yıldır kilogramına 50 kuruş olarak ödenmektedir.”
-Ekim alanlarında değişiklik beklenmiyor-
Ülkemizde bu yıl soya ekim alanlarında genel olarak bir değişim beklendiğini de vurgulayan Bayraktar, yerfıstığı fiyatlarının artmasıyla Osmaniye ilinde bu yıl ikinci ürün ekilişi olarak soya yerine yerfıstığına yönelme olduğunu, Antep fıstığı ve fındık rekoltelerinin yaşanan don afeti nedeniyle azalmasının yerfıstığı tüketimini artırdığını ve talebin artmasıyla fiyatların yükseldiğini bildirdi. Bayraktar, bu durumu gözlemleyen üreticinin de soya yerine yerfıstığını tercih ettiğini belirtti.
Hayvancılık sektöründe ana girdilerden birinin yem olduğuna işaret eden Bayraktar, soyanın hayvancılıkta oldukça fazla kullanılan bir yem hammaddesi olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
“Ülkemizin dışa bağımlı soya üretimi ile hayvancılığa rekabetçi bir yapı kazandırması mümkün değildir.
Yağlı tohumlu bitkilerin üretiminde üretimi teşvik edici bir fiyat politikası izlemeli, üretici üretimden vazgeçirilmemelidir. Ekim alanlarındaki artışa neden olabilecek en önemli faktör alımlar ve uygulanan fiyat politikalarıdır.
Yağlı tohumlu bitkilerin üretimini teşvik etmek amacıyla uygulanan politikalardan biri de prim uygulamasıdır. Prim uygulamasının amacına ulaşabilmesi ise ancak primlerin yeterli miktarda verilebilmesine bağlıdır. Primler kendinden beklenen amacı gerçekleştirecek düzeyde belirlenmelidir. Yağlı tohumlu bitkilerin üretim alanlarının başka ürünlere kaymasını önlemek bakımından, üretim teşvik edilmelidir.
Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde soya ürünlerinin ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin üst sınırları bellidir. Bu sınırlar, dış piyasa fiyatları ile üreticimizin rekabet edebilmesi için yüksek değildir. Bundan dolayı soyada özellikle üreticinin ürün pazarlama dönemi olan hasat ve sonrasında tarife dışı engellerle ithalat kesinlikle önlenmelidir. Dünya Ticaret Örgütü ile yapılan anlaşmalar gereği, yağlı tohum ve ham yağ ithalatındaki sınırlamayı kaldıran vergi oranlarının, ülkemiz lehine yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.”